DUVAR YERİNE KÖPRÜ ya da BARIŞ İÇİN SAVAŞ-GUNES TERAZIDE 2012

[Uranus]

DUVAR YERİNE KÖPRÜ ya da BARIŞ İÇİN SAVAŞ



Dünya Barış Günü Birleşmiş Milletler’in kararıyla 21 Eylül’de kutlanıyor. 21 Eylül astrolojide Terazi burcunun başladığı gündür. Terazi barışın, adaletin ve uyumun burcu olarak bilinir. Bunu biraz astronomisi ile birlikte açıklamakta yarar var.

Astrolojik sembolizmin kalbinde mevsimler yatar. Dünyadan görüldüğü haliyle, bir yıl içinde Güneş’in dört hareketi mevsimleri doğurur, bu mevsimlerden de burçlar doğar. Güneşin dört mevsimi doğuran dört hareketi ilkbahar-sonbahar ekinoksları ve yaz-kış gündönümleridir. 21 Mart’ta gündüzle gece eşitlenir ve günler uzamaya başlar. Bu nedenle o güne nevruz, yani “yeni gün” denir. Bu, güneşin ışığının ve ısısının, psikolojik anlamda da ‘ben’in, egonun güçlenmeye başladığı zamandır. İlkbaharla birlikte doğa canlanır. Bunu 21 Haziran’da günlerin en uzun olduğu yaz gündönümü izler. Yaz mevsiminin iyice sabitlendiği, doğanın kuruduğu Ağustos ayı Aslan burcunun ayıdır. Aslan doğal olarak egonun zirvesindeki kralın burcudur. Oysa bu esnada günler yavaş yavaş kısalmakta, Güneş’in ısısı ve ışığı azalmaktadır. Yani sembolik ve psikoloji anlamda şişmiş egonun biraz sönmesi gerekir. Nitekim Aslan’ı mütevaziliğin burcu Başak izler.

21 Eylül’de tekrar gündüzle gece eşitlenir, ancak bu defa gündüz kısalmaya, gece uzamaya, Güneş de yeraltına doğru yolculuğuna başlayacaktır. Sembolik olarak bu dönemde ego, yani ‘ben’ egemenliğini yitirir, karşısına bir ‘sen’ çıkar. Bu bir bakıma ölüm sürecidir. Artık benim isteklerimin tek başına bir hükmü kalmaz. Karşıdakini de hesaba katmak zorunda kalırım. Bu bakış açısıyla Terazi burcu gerçekte barışın, adaletin ve uyumun değil, karşıtları uzlaştırma sürecinin burcudur ve doğal olarak bünyesinde mücadeleyi barındırır.

Terazi burcunun glifine baktığımızda çeşitli anlamlar görebiliriz. Glif batan bir güneşi (kendi isteklerini geri çekebilmeyi), terazinin iki kefesini (eşitliği sağlayabilmeyi) ya da iki kıyıyı birleştiren bir köprüyü (karşıtların el sıkışmasını) andırmaktadır.

Karşıtların uzlaştırılması doğal olarak karşıtların bütün isteklerinin gerçekleşmemesini içerir. Terazi’nin bir tür ölüm süreci olduğunu düşündüğümüzde, uzlaşı sürecinde bir takım kayıpların olması doğaldır. Sonuçtan her iki taraf da bütünüyle memnun olmayabilir, ancak hedeflenen barış için bilinçli bir şekilde ortaklaşa çalışmak gerekir. Zaten Terazi burcunun doğası da pasif değil dinamiktir. Eril ve inisiyatif alabilen bir enerjiyi simgeler. Bu özelliği ile barış için savaşabilir.

Barışı tesis edebilmek oldukça zorlu bir süreç olduğu için insanlar genellikle barış istediklerini söylemelerine rağmen, barış için mücadele edemezler. Kopmak, ayrılmak, boşanmak daha kolay gelir. Kendilerinin haksızlığa uğradıklarını düşünmeye devam ederler.

Semra Somerman geçenlerde bir yazısında Norveçli sosyolog Johan Galtung’un (Oslo’da Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü ile barış dergisi Transcend’in kurucusu) İstanbul’daki bir konuşmasından aklında kalanları yazmıştı. Galtung özetle şöyle demiş:

“Savaşan tarafları biraraya getirip anlaşmalarını sağlamak için ‘geçmişte ne oldu’, ‘kim haklı’ konularına girdiğiniz zaman işin içinden çıkamazsınız. Her bir tarafın o kadar çok ‘adil nedeni’, hatırlatacak sayısız şiddet olayı-acı vardır ki... Ama şöyle sorsanız: On-on beş yıl sonra, nasıl bir ülkede yaşamak istersiniz?” “Çocuklarınız büyümesini arzuladığınız ortamı tarif eder misiniz?” “İşte o an hayat durur: Taraflar bir an susar, sonra, her biri kendi hayalini anlatır. Ama bunlar öylesine birbirine benzer ki: Çocukların parklarda, bahçelerde, sokaklarda, sularda özgürce gülüp oynayıp okuduğu, silahların olmadığı, herkesin kendi uğraşında, sevdiği işi yaptığı bir dünya.”

Galtung’a göre geçmişle hesaplaşma ile barış yapılacak ortam tamamen ayrıştırılmalıymış, çünkü barış ortamında, ön-kabuller, kırmızı çizgiler olamaz; pazarlık yapılmazmış. Buna göre Terazi burcu prensibiyle, taraflar ortak çözüm için, eşitler olarak, birlikte çalışmak zorunda kalıyorlar. Bunu kuşkusuz yaşamımızdaki kişisel durumlara da uyarlayabiliriz.

Türkiye ve Terazi burcu

Terazi burcunun uzun uzadıya anlatılma nedeni bu prensiplerin Türkiye’nin doğum haritasını çok ilgilendirmesi. Daha önceki yazılarda da sık sık işlendiği gibi, Türkiye’nin vatanı simgeleyen yerinde Mars (savaş) Terazi (barış) burcunda bulunuyor ve 1-2 yıl bu nokta Uranüs (isyan-devrim)-Pluto (ölüm-dönüşüm) karesi (direnç) sayesinde sık tetiklenecek. Bir önceki yazıda ilk tetiklenmenin Temmuz ayının ortalarında olacağını ve bunun savaş, çatışma konularında yeni bir döngü başlatacağını yazmıştık. Bu bir bakıma artık sorunlarla daha farklı mücadele edebileceğimizin, barışı sağlayabileceğimizin işaretini de gönderiyordu. Gerçekten de Temmuz’dan sonra çatışma biçim değiştirdi, ancak barışa doğru değil, daha geniş bir alan doğru yöneldi. PKK kavgasını cephe savaşına döndürmeye çalıştı. Bu girişime verilen tepki de barışa yönelik görünmediği için önümüzdeki döngüden şimdilik bir hayır beklemek olanaksız görülüyor.

Uranüs-Pluto karesi 2015’e kadar yedi kere tekrarlanacak. İlki 24 Haziran’daydı. Sınav geçilemedi. İkinci kare 19 Eylül’de. Bunun ardından Eylül sonunda Güneş Mars’ın (savaş) Akrep’teki (Türkiye’nin burcu) yolculuğuna katılarak, peşpeşe hassas noktaları tetikleyerek karanlık ve zorlu sulara doğru ilerleyecek. Bu yolculukta güç savaşını bırakmaktan, çaresizliğe teslim olup, ortak çözüm için, eşitler olarak, birlikte çalışmaktan, araya duvarlar yerine köprüler inşa etmekten başka çare görünmüyor.
“Barış zorla muhafaza edilemez; sadece anlayışlılıkla başarılır.” -Albert Einstein

Barış İlhan
16.9.2012'de Radikal2'de yayınlandı