Astroloji Aşkına
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» Merhaba tekrar :)
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Haz. 08, 2015 9:23 pm tarafından PaperDragon

» Gaziantep'ten selamlar
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Haz. 08, 2015 8:52 pm tarafından PaperDragon

» Caput Algol sabit yıldızı
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Mayıs 18, 2015 11:25 am tarafından Uranus

»  Nazım Hikmet
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Mayıs 18, 2015 4:57 am tarafından Uranus

» Progres Asc
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Mayıs 18, 2015 4:56 am tarafından Uranus

» Stelyum
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Mayıs 18, 2015 4:55 am tarafından Uranus

» ben geldimm
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Mayıs 18, 2015 4:52 am tarafından Uranus

» SES ??
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyPtsi Mayıs 18, 2015 4:51 am tarafından Uranus

» KARŞILIKLI AĞIRLAMA (MUTUAL RECEPTİON)
Tayy-i Mekan Nedir? EmptyC.tesi Ara. 20, 2014 10:35 pm tarafından sinan1399

Anket

Bucunuz Hangisi

Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap9%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 9% [ 402 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap8%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 8% [ 376 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap8%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 8% [ 370 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap9%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 9% [ 439 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap9%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 9% [ 410 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap8%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 8% [ 391 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap9%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 9% [ 409 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap9%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 9% [ 414 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap7%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 7% [ 347 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap7%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 7% [ 318 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap9%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 9% [ 415 ]
Tayy-i Mekan Nedir? Vote_lcap9%Tayy-i Mekan Nedir? Vote_rcap 9% [ 427 ]

Toplam Oylar : 4718

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim

.
.

Tayy-i Mekan Nedir?

Aşağa gitmek

Tayy-i Mekan Nedir? Empty Tayy-i Mekan Nedir?

Mesaj tarafından ali Salı Haz. 29, 2010 10:47 pm

Tayy-i Mekan Nedir? VitalEnergy_Chakra
Tayyi mekân; mekân değiştirmek anlamına gelmektedir. Üç şekli vardır:


  • Nefs Tayyi Mekânı
  • Ruh Tayyi Mekânı
  • Fizik Vücut Tayyi Mekânı

Nefsimizin
elektron devir sayısı, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının
yarısı kadardır. Ayrılabilmesi için bu devir sayılarının eşitlenmesi
lâzımdır. İşte gerçek uykuya ulaştığımız zaman parçasının belki tek bir
saniyelik bir bölümünde, nefsin elektron devir sayısı artar; fizik
vücudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldiği anda, nefs
vücuttan tereyağından kıl çeker gibi ayrılır.
Bu neye benzer?
Bir
kamyon düşünün, bir de özel araba düşünün. Özel arabanın sürati iki yüz
kilometre olsun, kamyonun yüz kilometre. Eğer kamyonun hızını yüz elli
kilometreye çıkartırsanız, öteki arabanın hızını yüz elli kilometreye
indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın, birinden
ötekine geçmesi, sokakta yürüyormuş gibi bir kolaylık arz eder; çünkü
iki araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden ötekine geçmek
hiçbir problem göstermez. Yani; Kim nefs tayyi mekânı yaparsa, kim
uykuya dalarsa; uykuya daldığı anda, onun nefsi vücudundan derhâl
ayrılır.
Tayyi
mekânın yaşanması ise, bu ayrılığın uyanık olarak
gerçekleştirilmesidir; yani kişinin aklı nefsini kumanda etmeye başlar
ve nefs, fizik vücuttan ayrıldığı zaman, akıl tamamen nefsi kontrol
altında bulundurur.
Artık
akıl, fizik vücudu kumanda etmemektedir. Fizik vücudun elektron devir
sayısı, nefs kendisinden ayrıldığı an, tekrar eski haline döner. Nefsin
elektron devir sayısı da fizik vücuttan ayrıldığı an, derhâl kendi
elektron sayısına döner ve böylece nefs, başka bir âlem olan zahirî
âlemde, yani kendisine ait olmayan bir âlemde, sonsuz hızla hareket
etmek imkânının sahibi olur.
İnsan
her gece rüya görür. Bazı insanlar da rüyalarında uçarlar. Uçanlar,
aslında uykularında tayyi mekânı yaşayanlardır; ama onlar hiçbir zaman
tayyi mekân yaptıklarının farkına varamazlar. Sadece rüyalarında, bir
hayal âleminde uçtuklarını düşünürler. Oysa ki rüyamızın çok az bir
bölümü hariç aşağı yukarı bütünü gerçektir. Bu âlemde cereyan etmeyen,
başka âlemlerde cereyan eden bir güzel yolculuğu, her seferinde
yaşarız. İşte söz konusu olan şey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman
bilincinde olursak, o zaman yaşadığımız şey artık rüya değildir; tayyi
mekândır.
Nefs,
vücuttan ayrıldığı an fizik vücut derhâl uykuya dalar. Akıl artık fizik
vücudu kumanda etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vücudu
idare eden nedir? Otomatik kontrol sistemleridir. Midemizi,
bağırsaklarımızı, kalbimizi, akciğerlerimizi bütün organlarımızı
çalıştıran otomatik kontrol müesseseleri, artık onları kontrol altına
almışlardır. Bu sistemlerin her biri sünnetullahın bir bağlantısını
ifade eder.
Sünnetullah,
bütün sistemleri kontrol altında tutan, Allah'ın sonsuz bilgisayar
sistemidir. Allah'ın sonsuzluğu, bütün âlemleri kapsamıştır. Kur'ân-ı
Kerim diyor ki: "Allah'ım, Senin Rahmetin ve ilmin her şeyi
kuşatmıştır" . İşte sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir
parçayı insanlara da vermiştir. İnsanlar nefs, ruh ve fizik vücut tayyi
mekânı yapacak seviyeye ulaşabilirler. Nefs tayyi mekânında, vücuttan
ayrılan nefs başka bir âleme gider. Fizik vücutla nefsin arasında,
başlarını birbirine bağlayan bir kordon vardır. Allah'ın yarattığı bu
kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse
gitsin hiç kopmaz. Allah her şeye kaadirdir. Eğer başka insanların
kordonları birbirleriyle karşılaşsa biri ötekine hiç dokunmadan
birbirinin içinden geçerler. Bir gün başınızın üzerindeki kordondan
nefsinize bağlandığınızı göreceksiniz. İşte nefs tayyi mekânı
yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: �u kordonlar göbekten
birbirine bağlıdır� Bunun külliyen yalan olduğunu kesinlikle
söyleyebiliriz. Başka bir şey yaşıyorlarsa, biz onları bilemeyiz. Ama
bildiğimiz, yaşadığımız nefs tayyi mekânı, başımızdan, fizik
vücudumuzun başından nefsimizin başına bir kordonun uzatıldığını
göstermektedir. Bu kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki;
hiç bir nefsi başka bir vücuda ulaştırmaz. Başka bir vücudun bir nefsi
kendisine mâl etmesi veya buna benzer bir olay, hiçbir şekilde mümkün
değildir.
İşte
böyle bir dizaynda, nefsimizin dilediğimiz yere, düşündüğümüz yere
birkaç saniyede ulaştığını görüyoruz. Ve gittiğiniz yerlerde, eğer
insanlar sizi görmüyorlarsa bilin ki nefs halindesiniz. O yaşadığınız
da zahirî âlemdir. Zahirî âlemde hiç kimse normal standartlarda, nefsi
görmez. İnsanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse görmez.
Dünyadasınız; ama siz uyuduğunuz esnada gündüzü yaşıyorsunuz. O zaman
dünyanın öbür tarafındasınız, diğer yarım küresindesiniz ve güneşin
olduğu taraf gecenin olduğu taraftan daima farklı ve dünya döndüğü için
devamlı şekil değiştiriyor.
Öyleyse
nerede şartlar fizik değilse orada bilin ki; nefsiniz bu âlemdedir. Ama
bir de şartların fizik olduğu bir âleme gideceksiniz. Sizden evvel
olanların yaşadığı berzah âlemi. O zaman bardağı tutabiliyorsanız,
içindekini içebiliyorsanız oradasınız, berzah âlemindesiniz. Sizden
evvel ölmüş olan kişilerin nefslerinin kıyâmete kadar yaşayacağı
yerdesiniz. Berzah âlemi, nefslerimize göre fizik olarak yaratılmıştır.
Bütün insanların nefsleri öldükten sonra mutlaka oraya gider, orada
yaşantılarını devam ettirirler. Kıyâmet gününe kadar orada yaşamakta
devam ederler. İşte nefslerinizin o gittikleri yerde, sonsuz hızını
devam ettirebilmek için Allah, nefslere küçücük bir değişiklik
yaptırır. Nefslerin yapılarında yaptığı değişiklikle nefsimizin karşıt
elektronlarının devir sayısını, elektron devir sayısının ötesine
geçirir. O zaman berzah âleminde de sonsuz hızla hareket söz konusudur.
Nefsler bu âleme ulaştıkları zaman tekrar yapı değişikliğine uğrarlar.
Işık duvarı üzerinden geçerken, iki âlem arasındaki ve bizim âlemimizde
normal bir nefsin standartlarında gelirler.
Birgün
inşaallah hepinize TAYYİ MEKÂN nasip olacak. TAYYİ MEKÂN`ı yaptığınız
zaman şunu unutmayın; sakın şu vücudunuzu düşünmeyin. Neden düşünmeyin?
Çünkü düşünürseniz soluğu vücudunuzda alırsınız. Tekrar dönmeniz de o
gece hayli güç bir şey. İnşaallah yaşarsınız. Yaşadığınız zaman
göreceksiniz ki; aslında uçaklara falan fazla para vermenize gerek yok
Allah'ın yardımıyla, herşey çok güzel gerçekleşebilir. İşte nefs tayyi
mekânı, bu standartlar altında gerçekleşebilen bir olgudur. Söylediğim
gibi hepiniz tayyi mekânı kim bilir kaç defa yaşamışsınızdır. Ama
rüyada yaşadığınız için bunun bilincinde değilsiniz. Sadece bir hayal
yaşadığınızı zannetmektesiniz. Oysa ki kişi rüyasında mutlaka bir
gezegene gitmiştir.
Eğer
nefs tayyi mekânının ötesine geçmek söz konusu ise, bunun adı ruh tayyi
mekânıdır. Ruhumuz kendisine ait olan elektron devir sayısını dilediği
an, dilediği stan-dartlarda değiştirmek imkânının sahibidir. Ruhumuz 6
grup enerji küresinden oluşur ve emr âleminin de, zahirî âlemin de,
berzah âleminin de bütün özelliklerini bir ruh, dilediği an kazanabilir
veya yok edebilir. Zahirî âlemde bir ruh, dilerse zahirî âlemin bir
parçası olur. Dilerse zahirî âlemin bir parçası olmanın hemen dışına
çıkar. Berzah âleminde bir ruh, berzah âleminin varlığı olur. Herkes
onu nefs zanneder veya dilerse bir anda bu standardın dışına çıkabilir.
Aynı ruh, gayb âleminde, gayb âleminin standartlarına girer veya dışına
çıkabilir.
Allahû
Tealâ ruha farklı bir özellik vermiştir. O dilediğini, dilediği
standartlarda yapmak imkânının sahibidir. Kim ruh tayyi mekânını
yapabilir? Salâha ulaşan kişinin başının üzerine, Allahû Tealâ bir
hediye olarak kendi ruhunu gönderir. Bu ruh tayyi mekânı yapması için
Allahû Tealâ'nın o kişiye bir hediyesidir. Onun başının üzerinde
taşıdığı bu ruh, aklının her zaman kumanda edebileceği, bir nevi uçak
gibidir ve o ruha kumanda eden akıl, o ruhu dilediği yere bir anda
ulaştırabilir.
Ruh
tayyi mekânının nefs tayyi mekânından farkı, ruhun gittiği yerde fizik
hüviyete derhâl bürünebilme imkânıdır. Ama orada o bunu yaparken, eğer
fizik vücut uykuda değilse, o kişinin fizik vücuduna, akıl kumanda
etmektedir. O zaman ruha Allah kumanda eder. Öyleyse, farklı bir tayyi
mekân boyutuna girdik: Ruh tayyi mekânı. Sadece salâha ulaşıp da
başının üzerine Allah'ın ruh tayyi mekânını yapmak üzere böyle bir ruhu
hediye ettiği insanlar, bunu gerçekleştirebilir. Bu konuda çok şeyler
okumuşsunuzdur. Bir çok hikâyeler anlatılır. Ama aslında hangi evliya
bunu gerçekleştirmişse biliniz ki bu hakikattir. Allah'ın kanunları,
fizik kanunlardır. Fiziğin ötesi ise, o ait olduğu âlemin fiziğidir;
gene aynı şeydir. Her âlemde geçerlidir, âlem farklılıkları sonsuz
hızın varlığına sebeptir.
Bir
kişi fizik vücuduyla herhangi bir şehirde görünürken, onun ruhu başka
bir yerde, meselâ hacda aynı anda, aynı gün görülebilir. O kişinin
fizik vücudu uykudaysa, o sırada akıl, ruha kumanda eder. Kişi
uyanıksa, fizik vücudunun içindeyse, aklı fizik vücuduna kumanda
ediyorsa; o zaman ruha kumanda eden Allah'ın sünnetullahıdır. Ve bu
tayyi mekânın sahibi olan kişi, aslında bu tayyi mekânı yaşayan
değildir. Öyleyse, bir çok evliya için anlatılan çok şeyler
duymuşsunuzdur. Mevlâna Celâlettin Rumî aynı günde hem Konya'da
görülmüştür, hem Hac'da görülmüştür ve normal standartlarda fizik
olarak görülmüştür. Bu da eşyanın tabiatına son derece uygundur. Çünkü
söylediğimiz gibi ruh, dilediği âlemde fizik olabilir, dilediği âlemde
fiziğin de ötesine geçebilir.
Bu
ikinci tayyi mekân çeşidinde de ruhun hareket halinde olması,
söylediğimiz gibi fizik vücudun uyku haline girmesiyle gerçekleşirse
eğer; kişinin aklı, ruhu kontrolü altında tuttuğu için, bütün
olanlardan Allahû Tealâ'nın bu evliyası her zaman haberdardır. Ama
Allahû Tealâ bunu dilerse ruhu bir başka varlığa, bir başka şeyi ispat
etmek için o kişinin ruhunu, Allah'ın sünnetullahıyla kumanda ederek
başka bir yere her zaman gönderebilir ve dünya üzerinde bunun da
neticeleri çok görülmüştür.
Bir başka tayyi mekân çeşidi var mı? Evet var, fizik vücut tayyi mekânı.
Zannetmeyin
ki, fizik vücut kendi kendine fizik vücut tayyi mekânı yapabilir. Hayır
fizik vücut, daima bir vasıtadır. Öyleyse sonuca bakarsak ne görüyoruz?
Fizik vücut tayyi mekânını yerli yerine oturtabilmek için, fizik
vücutla nefs arasındaki ilişkinin çok iyi bilinmesi lâzımdır. Fizik
vücudumuzun içindeki nefs, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının
yarısı kadar elektron devir sayısına sahiptir. Bu sebeple fizik
vücudumuzun içinde esirdir. Fizik vücut bayılmadıkça, fizik vücut
ölmedikçe, fizik vücut uykuya dalmadıkça nefs, fizik vücudumuzdan
ayrılamaz.
Belki
bir insanın nefs tayyi mekânını yaşayabilmesi, 3 standartta
gerçekleşir: Fizik vücudun uyku haline girmesi birinci standart;
bayılması, ikinci standart; ölmesi, üçüncü standart. Ölürse, artık o
kişinin nefs tayyi mekânı, zaten 40 günlük bir mezarda geçen, geri
kalanı da berzah âleminde geçen, kıyâmete kadar devam edecek olan bir
tayyi mekân olayıdır.
Fizik
vücut tayyi mekânına gelince, bu söylediğimiz kanunla çok yakından
alâkalıdır. Hangi kanunla? Nefsimiz fizik vücudumuz içinde esirdir.
Neden esirdir? Çünkü nefsimizin elektron devir sayısı, fizik
vücudumuzunkinin yarısı kadardır. İşte öyle bir an düşünün ki; ruh,
fizik vücudumuzun üzerine geliyor, yerine yerleşiyor; ama ruhun
elektron devir sayısı fizik vücudumuzun iki katı kadar. Ne demek bu? Şu
demek: Ruh, fizik vücudumuzu esir alır ve fizik vücudumuz, ruhumuzun
her zerresine kumanda etmesi sebebiyle görünmez olur. Hiç kimse fizik
vücudu göremez. Neden göremez? Çünkü ruhu göremezler. Ruh da fizik
vücudumuzun her zerresine sahip olduğu, her zerresini kapladığı için,
hiç kimse fizik vücudumuzu göremez.
İşte
böylece fizik vücudumuzun, ruhumuzla birlikte sonsuz hızla hareket
edebildiğini görüyoruz. Bir kişi ruh tayyi mekânı yaptığı zaman, ruhu
oraya yalnız gider, sonsuz hızla gider, orada şekil değiştirir, normal
bir insan hüviyetine girer. Kimse onun ruh mu, gerçek bir fizik beden
mi olduğunu anlayamaz. Sonra da tekrar sonsuz hızla ait olduğu yere
geri dönecektir. Fizik vücudun üzerindeki yerini tekrar alacaktır; ama
fizik vücut tayyi mekânında gidilecek yere ulaşıldığı zaman, ruh
kontrol müessesini bıraktığı anda fizik vücut orada serbesttir. arada
dilediği gibi hareket edebilir; ama kendi âlemine, bulunduğu yere geri
dönerken, o zaman tekrar fizik vücudu, ruhun kontrolü altına alması
gerekir ve tekrar ruh, iki kat devir sayısıyla fizik vücudun üzerine
gelip onu tamamen kaplar. Bu, geri dönüş için mutlaka gereklidir.
Geriye ulaşıldığında, ait olduğu yere geri dönüldüğünde, ruh tekrar
fizik vücudu terk eder ve başın üzerindeki yerini alır. Fizik vücutta,
orada sanki bir uykudan uyanmış gibi normal standartlarına ulaşır. Fzik
vücut standartları, ruh standartları, nefs standartları, 3 ayrı tip
tayyi mekânı sergiler.
İşte
Hazreti Süleyman'ın Belkıs'ın tahtını getirmeden evvel, "Bana hanginiz
onun tahtını getirebileceksiniz?" dediği zaman, ifrid adlı cin diyor
ki: "Siz daha yerinizden kalkana kadar, ben onu size getirebilirim."
Kitap'tan bir ilme sahip olan adamsa dedi ki: "Siz gözünüzü açıp
kapatıncaya kadar, ben onu size getiririm." Allahû Tealâ:"Ve Hazreti
Süleyman, o kişiden yüzünü döşemeye çevirdiği zaman, döşemenin üzerinde
tahtı gördü." diyor. Öyle ise, olay gerçekleşmiş. Allahû Tealâ, Hazreti
Süleyman'a verdiği hızları, üç ayrı bölümde dizayn etmiştir. Ve Hazreti
Süleyman devamlı olarak tayyi mekânı yaşamıştır. O, sonsuz hızın
sahibiydi. Bu statüde, Allahû Tealâ'nın zamanı geriye çalıştırması veya
sonsuz hızı tarif eden bir çok âyet-i kerimesinin varolduğunu
görüyoruz. Meselâ; yedi uyuyanlar için Allahû Tealâ zamanı
durdurmuştur. Zaman, diğer insanlar için devam ediyor; ama onlar için
gitmiyor. Onlar mağaraya alındıklarında Allahû Tealâ'ya diyorlar ki:
"Yarabbi, bize katından bir mürşid gönder, bizi mutluluğuna ulaştır."
Allahû Tealâ diyor ki: "Onları sağdan sola, soldan sağa hep döndürdük,
aya çıktıkları zaman uyandırdık onları. Ne kadar diye sordular
birbirlerine, �ir kaç saat dediler' diyor.�Ama fırına ekmek almaya
gittiklerinde ellerindeki paraların iki yüz, üç yüz yıl evveline ait
olduğu anlaşıldı ve böylece yedi uyuyanlar o dizayn içersinde, zamanın
kendilerine çalışmadığı bir ortamın sergilendiğini anladılar.
Allahû
Tealâ'nın ihsan ettiği hız müesseseleri, bütün sistemlerde Allah'ın
emrettiği biçim ve boyutta geçerlidir. Meselâ Allahû Tealâ dünya ile
kendi arasındaki mesafeye �lli bin yıllık yol�diyor ve meleklerin oraya
bir günde çıktığını söylüyor. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in BİR
KAÇ DAKİKADA ÇIKTIĞINI GÖRÜYORUZ. Öyle ise farklı sistemler söz
konusudur. Bugüne kadar dünyadan Allah'ın katına kadar fizik vücuduyla
gidip oradan dönebilen, sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)'dir Hazreti
İdris'in de, Hazreti İsa'nın da Allah'ın katında olduğu söyleniyor.
Fizik vücut olarak oradalar ve r Hazreti İsa'nın tekrar döneceği
konusunda Allahû Tealâ'nın kesin bir teminatı var. Ama Hazreti İdris'in
ne olacağı hakkında bir işaret, Kur'ân-ı Kerim'de yoktur. Bu da bir
tayyi mekândır. Hazreti İdris'in cennete alınması olayı, bir tayyi
mekân olayıdır.
Hazreti
İdris, Allahû Tealâ'ya diyor ki: "Mutlaka cennetini görmek istiyorum."
Allahû Tealâ sonunda dayanamıyor, onu cennetine götürüyor. İyice dua
ettikten sonra: "Çık, tekrar seni dünyaya göndereceğim." diyor. Hazreti
İdris diyor ki: "Çıkmam." Allahû Tealâ: "Ama bana çıkacağım diye söz
verdin." diyor, Hazreti İdris diyor ki: "Tamam, verdim; ama şimdi
çıkmak istemiyorum. Sen, benim Rabbimsin, beni affedersin". Allahû
Tealâ diyor ki: "Kabul ettim. Hadi kal burada!" Yani naz makamı da
Allahû Tealâ'ya bazen böyle, onun önceden bildiği; ama bilmez göründüğü
şeyleri yaptırır. Allahû Tealâ muhakkak herşeye kadirdir.
Hazreti
İsa'nın göğe alınışına beraberce bakalım. On ikinci havari Romalılara
haber verir ve salona gelir. Allahû Tealâ diyor ki: "O geldiği zaman,
Biz onun yüzüyle Hazreti İsa'nın yüzünü değiştirdik. Onu İsa'ya
götürdüler. Çarmığa gerdiler. Biz de Hazreti İsa'yı katımıza kaldırdık"
. Nasıl kaldırmış? Gene tayyi mekân olayı. Hem Hazreti İdris'in, hem de
Hazreti İsa'nın olayı, tayyi mekân olayıdır. Peygamber Efendimiz
(S.A.V)'in Allah'ın katına çıkması, mirac olayı, gene tayyi mekândır.
Üçü de fizik vücud tayyi mekânını yaşamıştır. Unutmayın, hepsinin fizik
vücutlarının üzerine, ruhları örtü olmuştur. O standartlar içinde,
Allah'ın göklerine yükselmişlerdir. Allah'ın katına kadar yükselmişler
ve iki tanesi orada kalmıştır. Sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e has
bir olay yaşanmıştır. O, tekrar geri dönmüştür.
Allahû
Tealâ'ya ne kadar hamd etsek şükretsek azdır ki; O bizim Peygamberimiz.
Allahû Tealâ Kur'ân'ı ona indirmiş ve bütün âlemlerde mutlaka tanınan
bir peygamber. Allahû Tealâ onun için diyor ki: "Seni âlemlere rahmet
olarak yarattım." Kur'ân-ı Kerim için de gene Allahû Tealâ öyle
söylüyor: "Âlemlere rahmet olarak yarattım." diyor. Kur'ân-ı Kerim
sadece şu bizim dünyamızda Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e indirilen,
sadece bu dünyada tanınan bir dîn kitabı değildir. Allah'ın bütün
âlemlere indirdiği bir kitaptır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de o kitap
kendisine inen kişi olarak, bütün âlemlerde tanınmaktadır.
İşte
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in miracına dikkatle baktığımız zaman, onun
da bir fizik vücut tayyi mekânı olduğunu görüyoruz. Ne yapmış Allahû
Tealâ? Gelecek nesillere ve Mekkeli'lere ibret olsun diye Peygamber
Efendimiz (S.A.V)' i doğrudan doğruya katına almamış. Evvelâ radan
bilmem kaç hafta mesafede olan bir kervana, Peygamber Efendimiz
(S.A.V)'i ulaştırmış. Orada durmuş. Peygamber Efendimiz (S.A.V), o
kervan sahipleriyle konuşmuş. 1-2 dakika konuşmadan sonra oradan
ayrılan Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir kaç dakika sonra, ikinci
kervana ulaşmış. (2.kervan, 1.kervandan 1 hafta sonra gelecek Mekkeye)
ve onlarla da konuşmuş. Özellikle zaman ölçüsünü onlara tayin ettirmiş
ve ondan sonra da Allahû Tealâ onu Mescid-i Aksa'ya ulaştırmış.
Mescid-i Aksa'yı da tavaf ettikten sonra, oradan Allahû Tealâ'nın
katına yükselmiş. Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim'de buyuruyor ki: "Kalbi
gördüklerini tekzib etmedi." Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allahû
Tealâ'nın katına ulaştığı zaman gördüğü şeyi, ruhunun baş gözleri ile
görüyor; ama ondan evvel gördüklerini -Allahû Tealâ bize de, bütün kalp
gözü açık olanlara gösterdiği gibi-, kalp gözüyle göstermiş ve Allahû
Tealâ bu sebebe dayalı olarak: �albi gördüklerini tekzip etmedi.�diyor.
Biliyorsunuz
ki; Hazreti Musa da Allahû Tealâ'yı baş gözleriyle görmek istedi,
görmekte ısrar etti. Allahû Tealâ da buyurdu ki: "Sen buna
dayanamazsın. Biz baş gözlerini bizi görecek olan vasıfta yaratmadık.
Onun için sen peygamber de olsan buna dayanamazsın, bundan vazgeç."
dedi. O da: "Vazgeçmem." dedi. Allahû Tealâ: "Öyleyse, şimdi bu
karşıdaki dağa tecelli edeceğim. O, beni kendi gözleriyle görecek.
(Dağın kendisine has olan görme özelliğiyle görecek.) Sonucun ne
olduğuna bak. Ondan sonra ısrar ediyorsan, o zaman düşünelim." Ve
Allahû Tealâ dağa tecelli etti. Dağın kendisine ait olan görme
hassasıyla, Allahû Tealâ'yı görmesini sağladı; ama dağ bile dayanamadı
ve berhava oldu ve Hazreti Musa da o anda dağın görme hassasını
yakaladı ve bayıldı. Bu görüşten sonra Hazreti Musa'nın artık Allahû
Tealâ'yı baş gözüyle görme talebinden vazgeçtiğini görüyoruz.
İşte
Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allahû Tealâ'nın huzuruna vardığı zaman,
baş gözleriyle Allahû Tealâ'yı görmedi. (Fizik vücudunun) Ruhunun baş
gözüyle gördü ki; ruhu zaten emr âleminin varlığıdır. Allah'ın
katındaki varlıkların gözleriyle gördü. Unutmayın, huzur namazının
imamının fizik vücudu orada değildir, ruhu oradadır. Bütün o namaz
kılanların fizik vücutları değil, ruhları namazları kılmaktadır.
Öyleyse hepsi, her an Allahû Tealâ'yı görebilmektedirler ve sadece
fizik vücudumuzun gözleri Allahû Tealâyı görmeye tahammül edemez.
Nefsimizin gözleri Allahû Tealâ'yı görmeye tahammül edemez; ama
ruhumuzun gözleri Allahû Tealâ'yı görmenin yeterli vasıflarına
sahiptir. Bir de nefsimizin kalbindeki kalp gözü, Allah'ı görmenin
standartlarına sahiptir.
Peygamber
Efendimiz (S.A.V), giderken Cebrail (A.S)'ı gördü. Onunla
karşılaştılar, konuştular. Oradan Allahû Tealâ'nın katına ulaştı,
geriye döndüğünde, ispat vasıtaları birer birer geliyordu. Peygamber
Efendimiz ( S.A.V) demişti ki: �alanca yerde kervanla karşılaştım�
Tabiî hiç kimse inanmamıştı; ama kervan denildiği zaman, Peygamber
Efendimiz (S.A.V) ile karşılaştıklarını, konuştuklarını anlattılar.
Onlardan bir hafta sonra gelen ikinci kervan da aynı şeyleri söyledi ve
peygamber Efendimiz (S.A.V)' e Mescid-i Aksa hakkında sual sordukları
zaman; derhal gözünün önüne Mescid-i Aksa'nın bütün camları,
pencereleri, herşeyi geldi ve bütün cevapları bir defa daha görerek,
net olarak verdi.
Öyleyse
miraç olayı da tam bir tayyi mekân olayıdır. Fizik vücut tayyi mekân
olayıdır ve Kur'ân-ı Kerim'de birçok fizik vücut tayyi mekânından
bahsedildiğini görüyoruz. Tayyi mekân dediğimiz zaman, fevkalade güzel
bir olayın yaşanması söz konusudur. Bilet parası falan ödemeden bir
yerden bir yere her zaman gitmek mümkündür. Allahû Tealâ, O'nun yoldaki
bütün dileyen insanlara lâyık oldukları gün mutlaka bu ihsanda
bulunacaktır.
ali
ali
Astro Özel Üye
Astro Özel Üye

Erkek
Koç Yılan
Mesaj Sayısı : 518
Yaş : 59
Nerden : tr
Kayıt tarihi : 31/03/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz