En son konular
Arama
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
.
.
MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
3 posters
Astroloji Aşkına :: Özel Bölüm :: Din
1 sayfadaki 1 sayfası
MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
Besmeledir göklerin, sihirli anahtarı,
Zahir ile Batının(Sırrı KÜN)de muhtarı!
Besmeledir dertlere derman olacak neden
Cehennem azabından kurtulur devam eden.
EY! ÂLEMLERİN RABBİ
Sır olan âlemlerde; sırra dalan hayatı
Bütün varlıkları ile arzı ve semavatı
Yaratan ulu Allah’ım! Sen her şeye Kadir-sin
Kerem eyle bu kulun: Sırra, ihfaya ersin!
Her nesne, iradenle; hemen yoktan var olur
Sen dilersen bu âlem; bir anda mezar olur!
Bütün mukadderatı, elinde tutan sensin
Yolum sen!.Varlığım sen!.Alemdeki can sensin!.
Kudretinin yanında, bir noktadır cihanın
Münezzehtir, yücedir, Allah’ım. Senin şanın!
Dünyada, ahirette, buluşayım izin ver
Gizli varlıklarınla; Bana ya Rabbel_Beşer
Sonsuzluğa ereyim, tuttuğum yoldan emin!
Dileğimi kabul et! Ya erhamer-rahimin
Bilmediğim şeyleri öğreneyim, izin ver
Bana ya Rab-bil kerim, ban ya Rab-bil Beşer!
Allahü ekber, Allahü ekber
La ilahe illallah, Hüvalla-hü ekber
Allahü ekber ve lillahil hamd!
Süleyman SIRRI TIRPAN (Emekli Albay)
ali- Astro Özel Üye
-
Mesaj Sayısı : 518
Yaş : 59
Nerden : tr
Kayıt tarihi : 31/03/10
Geri: MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
İmAN = Nur KurAN = Âlim İnsAN = Mürid yani İrade
İmAN nurdur. Yaratılan her şey ama her şey Allah’ın, Nur isminden, nurundan yaratılmıştır Rabbim, Nur suresindeki ayetlerinde mealen (Allah’ın, yerin ve göğün nuru olduğunu)buyurmaktadır. Ayrıca kudsi bir hadiste (Yere göğe sığmadım, mümin kulumun gönlüne(kalbine) sığdım) mealen buyurmaktadır. Buradan anladığımız kadarıyla İmAN, Allah(c.c.) kendisidir yani nurudur. Allah’ın esma ve sıfatlarıyla tecelli ettiği ve yansıdığı en mükemmel mekân ya da ayna Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğuna göre iman edilesi önce Hz. Muhammed (s.a.v.)dir.
KurAN, Âlim olan Allah’ın ilmidir. Allah(c.c.)ilmi, geçmiş ve geleceği ve dahi ahiretin sonsuzluğunu, her zerreyi kapladığına göre KurAN, hiçbir şey eksik bırakılmamak üzere her şeyin sayıldığı, ahirette dâhil olmak üzere tüm zaman dilimlerini kaplayan Allah ilmidir ve Rabbimiz, bizimle bu ilmini paylaşmaktadır!
İnsAN: Yaratılan her şey Allah’ın Nur isminden yaratıldığı için aslı itibari ile melektir. Fakat Nur’un da farklı farklı yansımaları, tecellileri olduğu için yapı olarak öze yakın olanlar melek olarak kalmıştır. Mesela cinler, Nur’un sonraki bir boyutu olan Nar boyutundan yaratılmışlardır. Cehennem dahi Nur’un, Nar boyutundandır.
İnsAN’da farklı olan, insanı farklı kılan, insanı nar olan cehenneme sokan ya da Nur olan cennet boyutuna yükselten bir şey var, bir SIR var…
Rabbim(Ben insanın sırrıyım, insanda benim sırrımdır)buyurmuştur. İnsanı tasarruf sahibi kılan, sorumlu kılan, emredildiği üzere kullanılmadığında ceza gerektiren, Kur’an ve sünnet çerçevesinde kullanıldığında HALİFE kılan İrade acaba bu Sırrın hangi şubesidir?
Bu beden, bu İradeye giydirilmiş bir elbisedir.
Ruh ise ölüm sonrası bu İradeye giydirilmiş elbisedir.
Sayfanın başından beri iman,Kur’an ve insan diye zikrederken (an) kısımlarını büyük ve vurgulu olarak yazdım,dikkatinizi çekmek için..
Allah indinde bizim geçmiş,şimdi yada gelecek diye isimlendirdiğimiz,kısaca zaman dediğimiz şey tek bir (an)dan ibaret.Yani; geçmiş,gelecek,kalubela ve dahi ahiretin sonsuzluğu Allah ilminde tek bir (an)dır.İşte o (an)a DEHR denir.Rabbim:
(Dehre, zamana(an)a sövmeyiniz, zira dehr benim) buyurmaktadır… Biraz dikkatli düşünürsek, iyi ya da rezil (an)ımıza o hali işlediğimiz zaman dilimi şahittir. Bütün zaman dilim lerinin tek bir (an) olduğunu söylemiştik. Demek ki Allah(c.c.),bizim her halimize şahittir.
Bizim genel adımız İNS olarak geçer Kuran’da..İşte biz o (an)ın,İNS’İ olursak İnsAN olacağız.İnsandaki sırrın bir şubesi olan İradeye,Allah’ın,isim ve sıfatları emanet olarak verilmiştir.Ayni iradenin,Kudret sıfatı ile bu dünyada tasarruf edebilmesi için o iradeye birde beden verilmiştir.Verilen bu bedenimiz,Allah’ın esmasının terkipleridir.
Daha kolay anlayabilmek için renklerden örnek verelim: Allah’ın (99) esması ayrı bir renk olsun ve her bir rengin ayrı bir manası olsun. Bu renklerin karışımına da terkip diyelim Herkesin terkibinde(kendisinde) farklı renkler baskındır. Her bir rengin ayrı bir manası olduğuna göre herkeste açığa çıkan mana farklıdır. Kimisi merhametlidir, kimisi adildir, kimisi âlimdir, kimisi halim yani yumuşak başlıdır, kimisi sabırlıdır ve bunun gibi…
İşte nefsi terbiye etmek dediğimiz olay bu renk karışımını,Kur’an ve sünnet çerçevesinde dengelemektir.Bu denge sağlandığı zaman,yani –İrade- kendisine verilen bu renklere hakim olup tasarruf ettiği zaman bu sefer kendisine SIFAT mertebesi açılır.Sıfat mertebesinde renkler gerçek tonunu,aslını bulmuş,renk sayısı (7) ana renge inmiştir.İRADE artık (7) ana renkle tasarruf etmektedir.Her biri farklı bir esmanın manası,zuhuru olan melekler de tasarruf sahasına girmiştir,çünkü!..Artık İRADE,sıfat mertebesinden iş görmektedir.Sözü burada ehline bırakıp kaldığımız yerden devam edelim….
İrade,bu bedene BEYİN ile hükmeder.Bu bedenin her bir azası beyne bağlıdır.İRADENİN BU BEDENDEKİ ARŞ-I BEYİNDİR::Taht,bu Arş’ın üstüne kurulmuştur.İrade,başlı başına bir alem olan bu bedeni ve kendi içinde hepsi bir alem olan azalarımızı ve yine bir alem olan her bir hücremizi bu Arş’ın üzerinden görmektedir,duymaktadır ve yönetmektedir,kelam etmektedir….!!!!!!..???
Dile gelen kelam vahiy gibidir. Azalara gelen emir(kelam) o azanın dilincedir,
Hücremize gelen emir(kelam) o hücrenin dilincedir,
Yapı taşlarımız olan atomlara gelen emir(kelam) o atomun dilincedir..
Her bir aleme inen vahyi yani emri diğer alem duymaz ve anlamaz.Nasıl ki biz arıya gelen vahyi duyup anlamadığımız gibi(Kur’anda ayetle sabittir) azalarımızda,hücreye gelen emri,hücre kendisine gelen emrin dışında atom boyutuna gelen emri anlamadığı gibi….
Bütün bu âlemler yani azalar, hücreler ve hücrelerin atom boyutu kalpten beslenir, kalbin varlığı ve işleyişiyle hayat bulur.
Kalpte bu âlemin KABESİDİR…
Oraya inen emir ve kelam yani vahiy İradenin Zat’ındandır. İrade de mevcut her ne varsa kalbimizde suret bulmaktadır.
BU BEDEN,İRADENİN ESMA VE SIFATLAR MERTEBESİNDEN GÖRÜNMESİ GÖNÜL İSE ZATINDAN GÖRÜNMESİDİR.SURETİ,SİRETİNDENDİR NE DEMEK!…
Hz. Muhammed’in(s.a.v.)sireti, manası Allah’ın, ZAT’INDAN, sureti ise esma ve sıfatlarının yansımasındandır.
Eğer; İrade, imana yani Hz. Muhammed(s.a.v.) yönelirse, İrade’den, gönle yansıyan Hz. Muhammed olacaktır. Siretimizde Suret bulan O(s.a.v.) olursa suretimiz yani işlerimiz, fiillerimiz O olacaktır, O’na benzeyecektir. İşte o zaman sıfatlar yani(7) ana renk tek bir renge boyanacaktır, TEK BİR RENK OLACAKTIR (Güneş gibi)
Daha önce söylediğimiz gibi bu beden, İRADEYE bu dünya şartlarında giydirilmiş bir elbisedir. Yunus Ermenin (Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm) sözü bu gerçeği ne güzel ifade etmektedir.
Ölüm sonrası İRADENİN o boyutun, o âlemin şartlarına göre giyeceği elbise ise RUH diye bildiğimiz IŞINSAL, HOLOGRAMİK bir bedendir…
Bu dünyadaki et ve kemik olan beden peşin verilmiştir ama RUH bedenimizi oluşturmak ve şekillendirmek bu dünya yaşamındaki süreçte gerçekleşmektedir.
Şöyle ki:
İnsan beyni bir cevher topudur. Konuşmamızdan görmeye, Kızmamızdan yürümeye düşünmekten vücudumuzun farkında olduğumuz ya da olmadığımız her bir faaliyeti bu cevher topunda olmakta, bu cevher topuyla yapılmaktadır…
Bu işlemler bir takım kimyasal işlemlerin bir çeşit elektrik akımına dönüşmesi ile gelişir ve gerçekleşir..İşte ana karnındaki bebeğin (120) gününde beyin bu tür faaliyetlere başlar Ürettiği elektro-manyetik dalgalarla,bedenini kontrol ve idare ederken ayni zamanda ürettiği bu dalgalarla eskilerin RUH adını verdiği ışınsal bedenini yapılandırmaya başlar.(Ruh çok değişik anlamlarda kullanılmıştır.İnsanın,ölüm sonrası yaşamına devam edeceği ışınsal bedenine de ruh denmiştir.)
Buluğ çağına erene kadar beyin tamamen pozitif(Nurani) bir enerji üretir ve bu enerji ile ruh beden yüklenir ve şekillenir.
Buluğ çağına ermiş kişilerde bu enerji üretimi (2) türlüdür.Pozitif(Nurani),Negatif (Narani) enerji..Kur’an ve sünnet çerçevesinde yaşayış ve fiiliyatlar,pozitif enerji üretimine ve ruha yüklenmesine sebep olurken,Günah ve haram olarak bildiğimiz düşünsel ve bedensel faaliyetler negatif enerji üretimine ve ruha yüklenmesine sebep olur.Yani Ruh adlı bedenimiz Nur’dan olabildiği gibi Nar’dan da olabilmektedir.
Ruh bedenimizin, Nur yoğunluğu, bu et ve kemik bedenimizi de kaplayıp etkisine almaktadır Allah’ın bazı kulları daha bu dünyada iken Ruh bedenini kullanabilmekte, zaman ve mekân kaydının dışına çıkabilmektedir.
Mıknatısın demir tozlarını çekmesi gibi Nurani ruh bedenler,Cennet’in çekim alanına girerek cennet’e girerler.Narani ruh bedenler ise Cehennem’in çekim alanına girerek cehennem’e girerler..
Güneş, ay ve yıldızların parlaklık derecesi nasıl birbirinden farklı ise Ruh bedenlerimizin Nur yoğunluğu da birbirinden farklıdır. İşte bu nurun aydınlattığı alan, kişiye verilecek olan Cennet’teki mekândır. Nasıl ki; Âlemler, Allah’ın Nur isminden yaratıldıysa, bizimde ruhumuzun, Nurunun aydınlattığı ve yansıdığı alan nurumuzdan yaratılmıştır. ÇÜNKÜ! NUR AYNİ NUR’DUR, HER ŞEY ALLAH’IN, NUR İSMİNİN YANSIMALARI VE TECELLİLERİDİR.
Kendimizi et ve kemik beden olarak kabul ederken, öğrendik ki Ruh’ta bir beden. İRADE şeriat âlemi olan bu dünyada ete kemiğe bürünüp, Yunus diye görünürken, göz kapağının açılmasıyla, gözün akı olan ölüm ötesi yolculuğun ilk boyutunda Ruh bedene bürünerek yansıma ve tecelli yolculuğu devam eder.
Nasıl ki;Göz kapağı,gözün beyazını,gözün ortasındaki renkli olan kısmı ve göz bebeğini çepeçevre sarıp örtüyorsa ve göz kapağının açılmasıyla,gözün beyazı aşikare ortaya çıkıyorsa bu yaşadığımız şeriat aleminin,ölümle kalkışından sonrada Ruh beden olarak göründüğümüz alem ortaya çıkar..Böylece yolculuğumuzun ilk safhası tamamlanmış ikinci safhaya geçmiş oluruz.
Bu ikinci devrede öyle sıkıntılar, öyle derin meseleler var ki bu dünya kelamı ile anlatılamaz Fakat bir o kadarda tarifi imkânsız güzellikler mevcuttur, kişinin dünyadaki yaşamına göre…
İNSANLAR UYKUDADIR,ÖLÜNCE UYANIRLAR buyurmaktadır Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimiz.Bu dünya,uykuda olan bizlerin göz kapağıdır.Nasıl ki uyanınca yani göz kapağını kaldırınca gökyüzü,yeryüzü ve gözümüzün görme kapasitesi kadar olan mekanlar ve değişik canlılar bir (an)da aşikare ortaya çıkmaktadır,işte böyle ölüm denen dünya uykusundan uyanmakla,Berzah alemi denen ahiretin ilk boyutu ortaya aşikare çıkmaktadır..
Fakat! Bu dünyada hepimiz her şeyi göremediğimiz gibi, bazılarımızda ölüm sonrası diğer boyutta o boyutun her şeyini ve varlıklarını göremeyecektir.
Bülent Gökçen
Kaynak: http://www.insanigelisim.com/wp/index.php/mahserin-uc-atlisi
İmAN nurdur. Yaratılan her şey ama her şey Allah’ın, Nur isminden, nurundan yaratılmıştır Rabbim, Nur suresindeki ayetlerinde mealen (Allah’ın, yerin ve göğün nuru olduğunu)buyurmaktadır. Ayrıca kudsi bir hadiste (Yere göğe sığmadım, mümin kulumun gönlüne(kalbine) sığdım) mealen buyurmaktadır. Buradan anladığımız kadarıyla İmAN, Allah(c.c.) kendisidir yani nurudur. Allah’ın esma ve sıfatlarıyla tecelli ettiği ve yansıdığı en mükemmel mekân ya da ayna Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğuna göre iman edilesi önce Hz. Muhammed (s.a.v.)dir.
KurAN, Âlim olan Allah’ın ilmidir. Allah(c.c.)ilmi, geçmiş ve geleceği ve dahi ahiretin sonsuzluğunu, her zerreyi kapladığına göre KurAN, hiçbir şey eksik bırakılmamak üzere her şeyin sayıldığı, ahirette dâhil olmak üzere tüm zaman dilimlerini kaplayan Allah ilmidir ve Rabbimiz, bizimle bu ilmini paylaşmaktadır!
İnsAN: Yaratılan her şey Allah’ın Nur isminden yaratıldığı için aslı itibari ile melektir. Fakat Nur’un da farklı farklı yansımaları, tecellileri olduğu için yapı olarak öze yakın olanlar melek olarak kalmıştır. Mesela cinler, Nur’un sonraki bir boyutu olan Nar boyutundan yaratılmışlardır. Cehennem dahi Nur’un, Nar boyutundandır.
İnsAN’da farklı olan, insanı farklı kılan, insanı nar olan cehenneme sokan ya da Nur olan cennet boyutuna yükselten bir şey var, bir SIR var…
Rabbim(Ben insanın sırrıyım, insanda benim sırrımdır)buyurmuştur. İnsanı tasarruf sahibi kılan, sorumlu kılan, emredildiği üzere kullanılmadığında ceza gerektiren, Kur’an ve sünnet çerçevesinde kullanıldığında HALİFE kılan İrade acaba bu Sırrın hangi şubesidir?
Bu beden, bu İradeye giydirilmiş bir elbisedir.
Ruh ise ölüm sonrası bu İradeye giydirilmiş elbisedir.
Sayfanın başından beri iman,Kur’an ve insan diye zikrederken (an) kısımlarını büyük ve vurgulu olarak yazdım,dikkatinizi çekmek için..
Allah indinde bizim geçmiş,şimdi yada gelecek diye isimlendirdiğimiz,kısaca zaman dediğimiz şey tek bir (an)dan ibaret.Yani; geçmiş,gelecek,kalubela ve dahi ahiretin sonsuzluğu Allah ilminde tek bir (an)dır.İşte o (an)a DEHR denir.Rabbim:
(Dehre, zamana(an)a sövmeyiniz, zira dehr benim) buyurmaktadır… Biraz dikkatli düşünürsek, iyi ya da rezil (an)ımıza o hali işlediğimiz zaman dilimi şahittir. Bütün zaman dilim lerinin tek bir (an) olduğunu söylemiştik. Demek ki Allah(c.c.),bizim her halimize şahittir.
Bizim genel adımız İNS olarak geçer Kuran’da..İşte biz o (an)ın,İNS’İ olursak İnsAN olacağız.İnsandaki sırrın bir şubesi olan İradeye,Allah’ın,isim ve sıfatları emanet olarak verilmiştir.Ayni iradenin,Kudret sıfatı ile bu dünyada tasarruf edebilmesi için o iradeye birde beden verilmiştir.Verilen bu bedenimiz,Allah’ın esmasının terkipleridir.
Daha kolay anlayabilmek için renklerden örnek verelim: Allah’ın (99) esması ayrı bir renk olsun ve her bir rengin ayrı bir manası olsun. Bu renklerin karışımına da terkip diyelim Herkesin terkibinde(kendisinde) farklı renkler baskındır. Her bir rengin ayrı bir manası olduğuna göre herkeste açığa çıkan mana farklıdır. Kimisi merhametlidir, kimisi adildir, kimisi âlimdir, kimisi halim yani yumuşak başlıdır, kimisi sabırlıdır ve bunun gibi…
İşte nefsi terbiye etmek dediğimiz olay bu renk karışımını,Kur’an ve sünnet çerçevesinde dengelemektir.Bu denge sağlandığı zaman,yani –İrade- kendisine verilen bu renklere hakim olup tasarruf ettiği zaman bu sefer kendisine SIFAT mertebesi açılır.Sıfat mertebesinde renkler gerçek tonunu,aslını bulmuş,renk sayısı (7) ana renge inmiştir.İRADE artık (7) ana renkle tasarruf etmektedir.Her biri farklı bir esmanın manası,zuhuru olan melekler de tasarruf sahasına girmiştir,çünkü!..Artık İRADE,sıfat mertebesinden iş görmektedir.Sözü burada ehline bırakıp kaldığımız yerden devam edelim….
İrade,bu bedene BEYİN ile hükmeder.Bu bedenin her bir azası beyne bağlıdır.İRADENİN BU BEDENDEKİ ARŞ-I BEYİNDİR::Taht,bu Arş’ın üstüne kurulmuştur.İrade,başlı başına bir alem olan bu bedeni ve kendi içinde hepsi bir alem olan azalarımızı ve yine bir alem olan her bir hücremizi bu Arş’ın üzerinden görmektedir,duymaktadır ve yönetmektedir,kelam etmektedir….!!!!!!..???
Dile gelen kelam vahiy gibidir. Azalara gelen emir(kelam) o azanın dilincedir,
Hücremize gelen emir(kelam) o hücrenin dilincedir,
Yapı taşlarımız olan atomlara gelen emir(kelam) o atomun dilincedir..
Her bir aleme inen vahyi yani emri diğer alem duymaz ve anlamaz.Nasıl ki biz arıya gelen vahyi duyup anlamadığımız gibi(Kur’anda ayetle sabittir) azalarımızda,hücreye gelen emri,hücre kendisine gelen emrin dışında atom boyutuna gelen emri anlamadığı gibi….
Bütün bu âlemler yani azalar, hücreler ve hücrelerin atom boyutu kalpten beslenir, kalbin varlığı ve işleyişiyle hayat bulur.
Kalpte bu âlemin KABESİDİR…
Oraya inen emir ve kelam yani vahiy İradenin Zat’ındandır. İrade de mevcut her ne varsa kalbimizde suret bulmaktadır.
BU BEDEN,İRADENİN ESMA VE SIFATLAR MERTEBESİNDEN GÖRÜNMESİ GÖNÜL İSE ZATINDAN GÖRÜNMESİDİR.SURETİ,SİRETİNDENDİR NE DEMEK!…
Hz. Muhammed’in(s.a.v.)sireti, manası Allah’ın, ZAT’INDAN, sureti ise esma ve sıfatlarının yansımasındandır.
Eğer; İrade, imana yani Hz. Muhammed(s.a.v.) yönelirse, İrade’den, gönle yansıyan Hz. Muhammed olacaktır. Siretimizde Suret bulan O(s.a.v.) olursa suretimiz yani işlerimiz, fiillerimiz O olacaktır, O’na benzeyecektir. İşte o zaman sıfatlar yani(7) ana renk tek bir renge boyanacaktır, TEK BİR RENK OLACAKTIR (Güneş gibi)
Daha önce söylediğimiz gibi bu beden, İRADEYE bu dünya şartlarında giydirilmiş bir elbisedir. Yunus Ermenin (Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm) sözü bu gerçeği ne güzel ifade etmektedir.
Ölüm sonrası İRADENİN o boyutun, o âlemin şartlarına göre giyeceği elbise ise RUH diye bildiğimiz IŞINSAL, HOLOGRAMİK bir bedendir…
Bu dünyadaki et ve kemik olan beden peşin verilmiştir ama RUH bedenimizi oluşturmak ve şekillendirmek bu dünya yaşamındaki süreçte gerçekleşmektedir.
Şöyle ki:
İnsan beyni bir cevher topudur. Konuşmamızdan görmeye, Kızmamızdan yürümeye düşünmekten vücudumuzun farkında olduğumuz ya da olmadığımız her bir faaliyeti bu cevher topunda olmakta, bu cevher topuyla yapılmaktadır…
Bu işlemler bir takım kimyasal işlemlerin bir çeşit elektrik akımına dönüşmesi ile gelişir ve gerçekleşir..İşte ana karnındaki bebeğin (120) gününde beyin bu tür faaliyetlere başlar Ürettiği elektro-manyetik dalgalarla,bedenini kontrol ve idare ederken ayni zamanda ürettiği bu dalgalarla eskilerin RUH adını verdiği ışınsal bedenini yapılandırmaya başlar.(Ruh çok değişik anlamlarda kullanılmıştır.İnsanın,ölüm sonrası yaşamına devam edeceği ışınsal bedenine de ruh denmiştir.)
Buluğ çağına erene kadar beyin tamamen pozitif(Nurani) bir enerji üretir ve bu enerji ile ruh beden yüklenir ve şekillenir.
Buluğ çağına ermiş kişilerde bu enerji üretimi (2) türlüdür.Pozitif(Nurani),Negatif (Narani) enerji..Kur’an ve sünnet çerçevesinde yaşayış ve fiiliyatlar,pozitif enerji üretimine ve ruha yüklenmesine sebep olurken,Günah ve haram olarak bildiğimiz düşünsel ve bedensel faaliyetler negatif enerji üretimine ve ruha yüklenmesine sebep olur.Yani Ruh adlı bedenimiz Nur’dan olabildiği gibi Nar’dan da olabilmektedir.
Ruh bedenimizin, Nur yoğunluğu, bu et ve kemik bedenimizi de kaplayıp etkisine almaktadır Allah’ın bazı kulları daha bu dünyada iken Ruh bedenini kullanabilmekte, zaman ve mekân kaydının dışına çıkabilmektedir.
Mıknatısın demir tozlarını çekmesi gibi Nurani ruh bedenler,Cennet’in çekim alanına girerek cennet’e girerler.Narani ruh bedenler ise Cehennem’in çekim alanına girerek cehennem’e girerler..
Güneş, ay ve yıldızların parlaklık derecesi nasıl birbirinden farklı ise Ruh bedenlerimizin Nur yoğunluğu da birbirinden farklıdır. İşte bu nurun aydınlattığı alan, kişiye verilecek olan Cennet’teki mekândır. Nasıl ki; Âlemler, Allah’ın Nur isminden yaratıldıysa, bizimde ruhumuzun, Nurunun aydınlattığı ve yansıdığı alan nurumuzdan yaratılmıştır. ÇÜNKÜ! NUR AYNİ NUR’DUR, HER ŞEY ALLAH’IN, NUR İSMİNİN YANSIMALARI VE TECELLİLERİDİR.
Kendimizi et ve kemik beden olarak kabul ederken, öğrendik ki Ruh’ta bir beden. İRADE şeriat âlemi olan bu dünyada ete kemiğe bürünüp, Yunus diye görünürken, göz kapağının açılmasıyla, gözün akı olan ölüm ötesi yolculuğun ilk boyutunda Ruh bedene bürünerek yansıma ve tecelli yolculuğu devam eder.
Nasıl ki;Göz kapağı,gözün beyazını,gözün ortasındaki renkli olan kısmı ve göz bebeğini çepeçevre sarıp örtüyorsa ve göz kapağının açılmasıyla,gözün beyazı aşikare ortaya çıkıyorsa bu yaşadığımız şeriat aleminin,ölümle kalkışından sonrada Ruh beden olarak göründüğümüz alem ortaya çıkar..Böylece yolculuğumuzun ilk safhası tamamlanmış ikinci safhaya geçmiş oluruz.
Bu ikinci devrede öyle sıkıntılar, öyle derin meseleler var ki bu dünya kelamı ile anlatılamaz Fakat bir o kadarda tarifi imkânsız güzellikler mevcuttur, kişinin dünyadaki yaşamına göre…
İNSANLAR UYKUDADIR,ÖLÜNCE UYANIRLAR buyurmaktadır Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimiz.Bu dünya,uykuda olan bizlerin göz kapağıdır.Nasıl ki uyanınca yani göz kapağını kaldırınca gökyüzü,yeryüzü ve gözümüzün görme kapasitesi kadar olan mekanlar ve değişik canlılar bir (an)da aşikare ortaya çıkmaktadır,işte böyle ölüm denen dünya uykusundan uyanmakla,Berzah alemi denen ahiretin ilk boyutu ortaya aşikare çıkmaktadır..
Fakat! Bu dünyada hepimiz her şeyi göremediğimiz gibi, bazılarımızda ölüm sonrası diğer boyutta o boyutun her şeyini ve varlıklarını göremeyecektir.
Bülent Gökçen
Kaynak: http://www.insanigelisim.com/wp/index.php/mahserin-uc-atlisi
ali- Astro Özel Üye
-
Mesaj Sayısı : 518
Yaş : 59
Nerden : tr
Kayıt tarihi : 31/03/10
Geri: MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
Bu bölümde yazdığımız yazılarda düzenleme hakkı verilmesini talep ediyorum... değerli yöneticilerimiz ltfen ilgilenirmisiniz...?
ali- Astro Özel Üye
-
Mesaj Sayısı : 518
Yaş : 59
Nerden : tr
Kayıt tarihi : 31/03/10
Geri: MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
manaları derin tekrar tekrar okunup üzerinde düşünülmesi gereken yazılar ....
yazıların devamınıda bekleriz ali bey ....teşekkürler
yazıların devamınıda bekleriz ali bey ....teşekkürler
nezuka- Astro Değerli Üye
-
Mesaj Sayısı : 269
Yaş : 41
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 04/07/10
Geri: MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
ali bey paylasımlarınız için teşekkür ederim ,ufkumuzu acıyorsunuz
JÜPİTER- Astro Özel Üye
-
Mesaj Sayısı : 525
Yaş : 53
Nerden : UZAYDAN
İş/Hobiler : İLETİŞİM,SPOR
Kayıt tarihi : 24/12/08
Geri: MAHŞERİN ÜÇ ATLISI
Bizim genel adımız İNS olarak geçer Kuran’da..İşte biz o (an)ın,İNS’İ olursak İnsAN olacağız.İnsandaki sırrın bir şubesi olan İradeye,Allah’ın,isim ve sıfatları emanet olarak verilmiştir.Ayni iradenin,Kudret sıfatı ile bu dünyada tasarruf edebilmesi için o iradeye birde beden verilmiştir.Verilen bu bedenimiz,Allah’ın esmasının terkipleridir.
ewet arkadaşlar tekrar tekrar okunması gereken bir yazı....
inanın her şey açık...işte İNS-AN...
ali- Astro Özel Üye
-
Mesaj Sayısı : 518
Yaş : 59
Nerden : tr
Kayıt tarihi : 31/03/10
Astroloji Aşkına :: Özel Bölüm :: Din
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi Haz. 08, 2015 9:23 pm tarafından PaperDragon
» Gaziantep'ten selamlar
Ptsi Haz. 08, 2015 8:52 pm tarafından PaperDragon
» Caput Algol sabit yıldızı
Ptsi Mayıs 18, 2015 11:25 am tarafından Uranus
» Nazım Hikmet
Ptsi Mayıs 18, 2015 4:57 am tarafından Uranus
» Progres Asc
Ptsi Mayıs 18, 2015 4:56 am tarafından Uranus
» Stelyum
Ptsi Mayıs 18, 2015 4:55 am tarafından Uranus
» ben geldimm
Ptsi Mayıs 18, 2015 4:52 am tarafından Uranus
» SES ??
Ptsi Mayıs 18, 2015 4:51 am tarafından Uranus
» KARŞILIKLI AĞIRLAMA (MUTUAL RECEPTİON)
C.tesi Ara. 20, 2014 10:35 pm tarafından sinan1399